30 Ocak 2014 Perşembe

"Dikkat! Bu bir yüzleşme metnidir."

                    Kapat gözlerini ve hisset. Aşkı hisset. Ayrılığı hisset. Acıyı hisset. Avazın çıktığı kadar bağır istersen, geçmez. Ne zaman gelip geçici acılar sardı ki yüreğini? Ne zaman tazelendiğini hissettin ki? Zaman ilacı olmadı tüm bu yaraların. Zaman sadece bir şeylere alıştırdı. Belki haykırışlarını sessiz kıldı, belki görüneni görünmez yaptı. Ama gözlerini dolduran o şey, hala vardı. 
                  Bilebilir miydin mesafelerin canını böylesine yakacağını? Kilometrelerle orantılıydı aşkın sadakati. Yollar uzadıkça sen özledin, sen özledikçe mesafeler arttı. Bundan sonra üzülmek kime yarardı? Bundan sonra en güzeli sadece "alışmak"tı. Çok özlemenin ölüm sayıldığı en derininde, belki de yapman gereken en doğru şey, içindeki umudu korumaktı. Her kabulleniş bir vazgeçiş değildir, unutma. Yorgunluğuna bir soluktur bazen, bazen de bir duraktır akıp giden gözyaşlarına. Ama vazgeçiş değildir.
                  Böyleydin işte sen de. Her sessiz kalışın seni yoranlara karşı kabulleniş, bahsi edilemez bir vazgeçiş, çokça kayboluştu kendi içinde. Nasıl büyük bir boşluktu seni çepeçevre saran. Ne içinden çıkabilirdin, ne de içine girebilirdin tam olarak. Çok garipti değil mi? Kaybetmiştin kendini hüznünün içinde. Gözlerin öylesine buğulanmıştı ki, ne zaman aynaya baksan kendinden önce yaşadıklarını görüyordun en soyut halleriyle. Seni sana gösteren ayna, bu kez ihanet ediyor ve tüm acıları karşısındaki aksine yansıtıyordu. Kime güvenebilirdin? Kime sığınabilirdin? Sen bile kendine olan güvenini boşa çıkartmamış mıydın? "Asla gitmeyeceğim" deyip, sonra ardındakilere öylece el sallayıp gitmemiş miydin?  "Seni kesinlikle yarı yolda bırakmam"ların içinde, en başta kendini yarı yolda bıraktın. Güvenebileceğin  bir "sen" bile yokken kendinde, şimdi sırtını yaslayabileceğin birini aramak boş bir çaba, zaman kaybı ve kimine göre hataydı. En sonunda yine sen yalnızdın ve daha da kötüsü bu yalnızlığı sen yaratmıştın. 
                     Her giden terk etmez, bazı gidişler daha sancılıdır kalanlarınkinden. Ve adet bozulmasın diye, "giden takmaz, kalan mahvolur" diye, bu istisnai durumunu, hem gidip hem mahvolmanı vuramadın açığa. Sustun, güldün ama içten içe bitirdin kendini, yok ettin. Bilemediler içindeki boşluğu, bilemediler uzaklara dalan gözlerinin anlamını. Sen ne kadar derindeysen o kadar yüzeyseldi insanlar ve senin acın ne onlar tarafından anlaşılabilecek ne de paylaştıkça azalabilecek türden bir acıydı. İşte tüm bunları anladığında yine en başa döndün, başladığın yere.
                    " Kapat gözlerini ve hisset. Aşkı hisset. Ayrılığı hisset. Acıyı hisset. Avazın çıktığı kadar bağır istersen, geçmez..."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder