17 Nisan 2015 Cuma

Yaşam Senfonisi

Sessizliğimi bölüyor acılar. Ben ki, kimsesiz sokaklarda oturmuş gökyüzüne bakıyorum ve tüm insanlığa acıyorum. Aşk acısı çekenlere, köpeklerden korkanlara, içki içenlere ve çok sağlıklı beslenenlere. Hepsine, hepsine acıyorum. Ama en çok da kendisi için değil, başkası için yaşayanlara acıyorum. 30'lu yaşların başında gibi duran, işine yetişebilmek için sabahın köründe uyanıp otobüs bekleyen ve bir şeyler uğruna hayatını koşuşturmayla geçirmiş şuradaki adama acıyorum mesela. O ise bilmiyor, birazdan hızını kesemeyen bir arabanın altında kalıp can vereceğini. Hava aydınlık, bir sürü kuş süzülüyor gökyüzünde oradan oraya.
Ve araba geliyor.
Ve fren sesi.
Ve siren sesi.
Yazık.
.
.
.
.
                 Yalnız bir gün, doğru bir gün. Çok insan, çok sorun. Buraların en derin sokağında yürüyorum. İlerideki kahvede "Taze taze çaylar" diye bağıran adama, "Çaylar taze de, benim ruhum geçmiş be evlat" diyen yaşlı adamı duyar gibiyim. Ruhu geçen insanlara üzülüyorum. Hırslı olanlara mesela ama hırsına yenik düşenlere daha çok. Ömrünü yükselmeye adayıp, saygın bir profesör olduktan sonra intihar eden adamın gazetedeki haberi geliyor gözümün önüne. Ona da üzülüyorum. Ama galiba en çok etrafındaki insanların hırslarına alet olanlara üzülüyorum. Tam o anda, başka bir yerde başka bir şehirde, bir tıp öğrencisi atıyor kendini yüksekçe bir yerden. Yanında "Yapamıyorum, beni affedin" notuyla. Hava kapanıyor sanki, birkaç damla yüzüme düşmeye bile başladı. 
Ve ailesi öğreniyor çocuğu.
Ve çığlık sesi.
Ve siren sesi.
Bir yıldız daha kaydı gökyüzünden, yazık.
.
.
.
.
              Tavan aralarını çok severim. Gıcırdayan kapılarını, insanlar tarafından dışlanmış olmalarını... Her gece o küçük camın karşısında oturup dışarıyı izlerim radyomun kısık sesi eşliğinde. Ama bu gece farklı. Bu gece koltuğuma oturup penceremden dışarıyı değil, yatağıma uzanıp zihnimdekileri izleyeceğim. Lakin artık öğrendim. O güneş bir daha hiçbir sabaha bugünkü gibi doğmayacak. O yağmur bugünkü gibi yağmayacak. Yemek yerken yanına gelen köpek bugünkü gibi bakmayacak gözlerinin içine. O umursamadığın insan, onla ilgilenmediğin günkü kadar sevemeyecek seni hiçbir zaman. Annen bir daha asla o gün konuştuğunuzda dediği gibi "Kendine çok dikkat et" diyemeyecek. Sokakta bir şeyler satan çocuk, bir daha aynı hevesle gelmeyecek yanına. Gözlerine bakıp ellerini tuttuğun insan, bir daha aynı sıcaklıkla bakmayacak sana. Kuşlar bir daha bugünkü gibi uçmayacak, radyo bir daha böyle çalmayacak. Çünkü her şey yalnızca bir kere yaşanır ve özgürce yaşayabildiklerin yanına kardır. Bunu öğrendim, geç ya da erken bilmiyorum. Hava kararmış, tek tük yıldızlar var gökyüzünde. Yağmur yeniden başlıyor. Kutup yıldızında takılı kaldı gözlerim.
Ve radyo susuyor.
Ve yağmur hızlanıyor.
Ve gözlerim kapanıyor.
Bir daha açamayacağımı biliyorum, iyi günler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder